Sharon Wood

Sanat dersleri, çizim, resim kursları, kültür programları ve etkinlikleriyle geçen bir çocukluktan sonra Sharon Wood, San Francisco Art Institute’da film yapımı üzerine eğitim aldı. Seçtiği belgesel film yapımı alanında ilerleyerek çok üretken bir rejisör, senaryo yazarı, editör ve yapımcı olarak saygın bir yer edindi, etkin ve kalıcı filmler üretti.
Evliya Çelebi’ye ilgi duyarak hakkında yazılmış tüm kitapları okuması, onun hakkında bir belgesel film yapma düşüncesini doğurdu. Bu projeyle başvurup kazandığı Fulbright bursuyla 2016’da Türkiye’ye gelerek araştırmalar yaptı. Bir yıl sonra geri gelerek araştırmalarına devam etti; pandemi bitiminde tekrar gelmeyi planlamakta.
Genç film yapımcılarına verdiği tavsiye, tarih, felsefe, gazetecilik ve sosyoloji gibi alanlarda çok okumaları ve kendilerini entelektüel olarak geliştirerek insanlığın nasıl işlediğini anlamaya çalışmaları. Bu şekilde konularını daha derin işleyebileceklerine inanıyor – aynen kendisinin 40 seneden fazladır yapmakta olduğu gibi…
Neden belgesel film yapımcılığını tercih ettiniz?
Sanırım keşif içerdiği için. Sürekli yeni bilgiler öğreniyorsunuz, sonra da dünyayla etkileşim içerisinde onları yorumluyorsunuz. Diğer tarafta, dramatik filmlerde ise kendinizden ve hayal ettiklerinizden hareket ediyorsunuz.
Senaryolarınızın ve filmlerinizin belgesel film alanında nasıl bir etki yarattığını düşünürsünüz?
Belgesellere tarihsel perspektif getiren, özenli ve düşündüren filmler yaptığım söylenebilir. Ben genelde insanlara nasıl düşünmelerini dikte eden, belli görüşleri savunan filmler yapmam. Projelerime getirdiğim farklılık çok kapsamlı okumalarım ve araştırmalarımdır.
Pek çoğu çok iyi bilinen ve tanınan yapıtlarınız arasında en beğendiğiniz, en değerli bulduklarınız hangileridir?
Belgesel yapmanın en sevdiğim yanı, her birini yaparken dünyayı farklı gözlerle görmeyi öğrenmemdir. Fulbright başvurumda kullandığım filmim “Seeking Truth – The Life of Leo Tolstoy” (Gerçeği Aramak: Leo Tolstoy’un Hayatı), benim için müthiş bir deneyimdi. Tolstoy’un dünyasına balıklama dalmak, onun hakkında okumalar yapmak, sonra da nasıl yazdığını anlamak üzere filmi bir araya getirmek…
Seneler önce “The Celluloid Closet” adlı, Hollywood’un homoseksüellere bakışını anlatan bir film yapmıştım. O da çok etkileyiciydi ve çok yaygın şekilde gösterildi. Hem çok ilginç hem de çok keyifli bir çalışmamdı.
Ai Weiwei filmini yaparken de çok sevmiştim. Belgesellerin çoğu, korkunç gerçekleri araştırır ve verdikleri bilgilerle izleyicilerini kızgın ve karamsar bırakır. Örneğin, Lucasfilm’de yaptığım son çalışma, “Manifest Destiny”, A.B.D.’ nin dış politikası hakkındaydı. Bu bir serinin son bölümüydü ve Soğuk Savaş’ın bitiminden Obama’nın seçilmesine kadarki dönemi kapsıyordu. 1. Irak Savaşı, Ruanda, Balkan Savaşları, Yugoslavya’nın dağılması, Bosna, Kosova’nın kuruluşu, Afganistan ve 2. Irak Savaşından bahsediyordu. Tüm bu korkunç katliam görüntülerine aylarca defalarca bakmak ve röportaj yapılan kişilerin, alınan yanlış kararları ve onların istenmeyen sonuçlarını anlatmalarını dinlemek çok zordu.
Halbuki, “Ai Weiwei: Yours Truly”, tam tersi bir filmdi. Çok ciddi konuları, siyasi tutukluları ele almasına rağmen, izleyiciye ümit ve cesaret veren, dünyada iyi şeyler yapma isteği uyandıran bir film oldu. Böylece bu filmi hem yapmak hem de izlemek çok tatmin edici oldu.
İşinizde sizi en mutlu eden nedir?
Sanırım en çok filmlere yeni başladığımda mutlu oluyorum. Çünkü o zaman, henüz araştırma yapma safhasında her şey mümkün. Sonrasında gittikçe kapsamı daraltıyorsunuz. Yani araştırma ve düzenleme, her iki kısım da düşünmeyi ve yansıtmayı gerektiriyor.
Film çekmek çok heyecan vericidir, ama aynı zamanda inanılmaz derecede sinir bozucudur. Tüm konuları ve kişileri kapsamanız, istenen görüntüleri çekmeniz, etrafta dolaşıp sürekli soru soran, gürültü yapan insanlarla uğraşmanız gerekir. Tabii, heyecan vericidir; ama artık hayatmın bu aşamasında o kadar çok heyecanın içinde olmak istemiyorum. Ben filmlerin başında araştırma, yorumlama ve düşünme aşamasında, sonra da yazma ve düzenleme kısmında var olmayı tercih ediyorum.
Eklemek istediğiniz şeyler var mı?
Fulbright programına çok minnettarım, çünkü benim için yepyeni bir dünya açtı. Eminim ki Türkiye’ye her zaman bu bağlılığı duymaya devam edeceğim. Evliya Çelebi projesi ne olursa olsun Türkiye’ye tekrar gelmek istiyorum. Burada, bana verilen bu harika hediye ile zenginleştiğimi düşünüyorum. Umarım ki bu projeyi tamamlayabilirim; ama şimdiden bu deneyimimden müthiş bir kazanım sağladım